
TÜRKİYE’NİN SORUNLARINA BAKIŞIMIZ-2
KÖYÜMÜZ, KÖYLÜMÜZ, TARIM VE HAYVANCILIK
Geçtiğimiz yüzyılda ülkemiz dünyanın dört bir yanına tarım ve hayvancılık ürünlerini üretip, satan Türk köylü ve çiftçisi bütün kıt imkanlarına, hatta yetersiz devlet desteğine rağmen marifeti ve çalışkanlığı sayesinde tarım zengini sayılabilecek bir konumda ve dünyada tarımda kendi kendine yeten bir ülke iken , hatta dünya tarım ve hayvancılığı her on yılda bir kriz yaşarken, pamuğundan arpa buğdayına, yağından sebze meyvesine, etinden sütüne kadar her türlü ihtiyacımız olan ürünü iktidarların kriz bahanesine aldırmadan üretmeye devam etmiştir.
Nüfusumuz 40 milyon civarında iken küçük ve büyük baş hayvan varlığımız 80 milyon adet idi. Tarımla uğraşan nüfusumuz bunun yüzde 25, 30’u yani 10-12 milyon iken, bugün çiftçi sayımız 3 milyonun altına düşmüştür ve bu sayı azalmaya devam etmektedir. Bugün 85 milyon nüfusa sahip ülkemizde küçük ve büyük baş hayvan varlığımız 20 milyon adet civarındadır.
Bu yüzyılın başlarından itibaren başlayan ve halen devam etmekte olan plansız, programsız gözünü aşırı kazanç hırsı bürümüş aç gözlü sözde siyasetçilerin iktidar olmaları ile birlikte çarpık çurpuk beton yığını kentleşme süreci güzelim şehirlerimizin doğasının yok edilmesi pahasına her türlü rant ve çıkar hesabına dönüştürülerek uygulamaya konulmuştur.
Üstüne üstlük birkaç yılda devletimizin ve milletimizin başına bela olan bölücü terörü bitireceğiz diye diye iktidar olanlar , bölücü terör örgütü mensuplarını sınır kapılarımızı açarak davul, zurna ile karşılayıp, Türk yargıç ve savcılarını onların ayaklarına kadar göndermişler, adına da bizim ‘’çözülme’’ iktidardakilerin ‘’çözüm süreci’’ dedikleri gafil planı halkımızın sevip saydığı maalesef bazı sanatçılarımızı ‘’akil insanlar’’ adı altında oyunlarına alet etmek suretiyle halkımızın gözünü boyamaya kalkışmışlardır.
İktidarın bu oyununa ve uygulamasına bölücü terör örgütleri kent ve ilçelerimizi yıkarak, hendek ve çukur kazarak, yağma ve ayaklanma yaparak, Türk askeri ve güvenlik güçlerimize saldırıp, şehit ederek karşılık vermişlerdir.
Savunmasız ve çaresiz kalan, çoluğunun çocuğunun can derdine düşen Türk köylü ve çiftçisi ülkemizin bu en verimli bölgelerindeki yaylasını, toprağını, hayvanını, evini, bağını bahçesini yok pahasına elinden çıkararak apar topar büyük kent ve ilçelere canını kurtarmak için göç etmişlerdir.
Artık Türkiye coğrafyasının bu bölgesinde kalan çok az sayıda köylü ve çiftçi ile verimli tarım ve hayvancılık yapılamaz hale getirilmiştir.
Bu yetmezmiş gibi Suriye’deki karışıklık bahane edilerek milyonlarca ‘’arab’’ sığınmacı düzensiz ve kaçak göçmen yine bu iktidar marifetiyle yurt içine sokulmuş bu sefer sadece boş kalan tarla ve meralarda değil, yurdumuzun dört bir yanında Türk gençleri yerine Suriye’den gelen ne idüğü belirsiz her yaşta ‘’arab’’ boy göstermeye başlamıştır.
Bu durum sadece tarım ve hayvancılığa değil, tarım kadar önemli köy ilkokullarının 8 yıllık eğitime geçiş bahanesiyle kapatılması, taşımalı sistem adı altında eski püskü araçlarla köy çocuklarının köyünden kilometrelerce uzakta eğitim almaları eziyetine katlanmalarına sebep olmuştur. Artık köylerimizde köy çocuklarının oyun çığlıkları yerine başı boş gezen köpek sürülerinin havlamaları, birazda kuş cıvıltıları duyulmaktadır.
Köydeki öğretmen, muhtar, din görevlisi ‘’üçlemesi’’ öğretmen olmadığından yıkılmış köylümüz ilim, irfan sohbetlerinden yoksun kalmış, yaşlılar, muhtar ve din görevlisinin nasihatleri ile yetinir halde bırakılmıştır.
Dünyadaki en az gelişmiş ilkel topluluklardan en gelişmiş ülkelerin kullandıkları dillerde ‘’köy’’ anlamına gelen kelimeler var olmasına rağmen ülkemizdeki köylerin tamamından ‘’köy’’ tabelası kaldırılmış, hepsi bir anda ‘’mahalle’’ yapılmıştır. Hangi akla hizmet ediyorlarsa… (bu konuya ilerdeki yazılarımızda daha geniş yer vereceğiz.)
İktidar ise ; sözde ve yandaş üretici temsilcileri ile zaman zaman medya ve tv ekranlarından birlik ve beraberlik çağrıları yaparak %200’lere varan üretici enflasyonunu her zaman yaptığı gibi süslü yalanları ile “artistlik’’ yaparak köylü ve çiftçimizi kandıracağını sanmaktadır.
Şimdi gelelim çözüm ve çarelere;
– Türk tarımının lokomotifi olan ve fakat yok edilen ya da yok olmaya mahkum edilen büyük köylü kooperatifleri ‘’Antbirlik, Çukobirlik, Fiskobirlik, Çaykur, Tariş’’ vs. yeniden canlandırıp, derhal ayağa kaldırılmalıdır. Ziraat Bankası tüpçüye(!) değil, çiftçiye hizmet etmelidir.
– Üretim ve ihracata yönelik çağdaş tarım teknolojileri ile donatılmış tekelleşme yaratmayacak, serbest ticaret ve üretim ile halka açık büyük ve geniş üretim çiftliklerine haiz köylü, çiftçi, devlet işbirliği ile betonlaşmış kentler yerine “tarım kentleri ve havzaları” kurulmalıdır.
– Geniş kapsamlı tarım orman ve hayvancılık yasası çıkartılıp çağdaş tarım endüstrilerinin kurulması için reel sektör desteklenip teşvik edilmelidir. Yeni hal yasası çıkarılarak büyük şehirlerimizdeki hal sayısı ihtiyacı karşılayacak biçimde artırılmalıdır.
– Tarım ve hayvancılığa elverişli işlenmeyen, atıl durumdaki kamuya ait topraklar öncelikle topraksız köylüye ücretsiz tahsis edilmeli, buradaki üretim devletin denetim ve kontrolünde yönlendirilip desteklenmelidir.
– Köylere Ziraat Mühendisleri atanarak bölgelerde görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmesi sağlanmalıdır. Bu konuyla ilgili Ziraat Mühendisleri Odası ile işbirliği içinde bulunulması gerekmektedir.
– Yerli tohum kullanımı teşvik edilerek arttırılmalı, GDO tamamen yasaklanarak önünü açanlardan hesap sorulmalıdır.
– Tarım adı altında tüccarlık yaparak, çiftçinin ürününü yok pahasına alıp satan, gizli tefecilik yapan kişilerin önü kesilmelidir.
– Devlet denetiminde köylü ve çiftçinin sahip olacağı bu ve benzeri yatırımlar hayata geçirilene kadar üreticinin ihtiyacı olan tüm tarım girdilerinin “yem, mazot, ilaç, tohum vs.” Her ölçü birimindeki birim fiyatı “1 TL” yanlış okumadınız “1 TL” olacak şekilde düzenlenmelidir.
Bu şekilde köye ve tarıma dönüş hızlandırılmalı azalan çiftçi yerine artan çiftçi sağlanmalıdır.
Böylece üretim artışı ve ihracat ile gerçekleşecek olan gelir artışı, hem bu maliyeti karşılayacak hem de halkımızın ucuz ve bol temel gıdaya ulaşması sağlanacaktır.
– Hemen her ilimizde mevcut olan üniversitelerimizin ziraat ve veteriner fakültelerindeki ilim adamları, ziraat odalarındaki ve çiftçiye faiz ile ithal mal satan tarım kredi kooperatiflerindeki teknokratlar işbirliği yapmalıdırlar.
– 13 milyonu aşkın emekli vatandaşlarımıza ücretsiz her türlü sağlık hizmeti verilebiliyorsa, sayıları 3 milyonun ne yazık ki altına düşen çiftçilerimize bu hizmeti verebiliriz.
Kaynak nereden bulacaksınız diye soracak olursanız;
– Ya geldikleri gibi giderler
– Ya çaldıkları parayı geri öderler
– Yada Türkçülerin iktidarında misli ile öderler
Türk Devleti hiçbir hesabı yarım ve açık bırakmaz.
Tanrı Türk’ü korusun.
Çağatay Korkut Körüklü
Ötüken Birliği Partisi
Genel Başkanı